Koku: Bir Katilin Hikayesi
Koku: Bir Katilin Hikayesi
Yönetmen: Tom Tykwer
Öykü: Patrick Süskind
“İnsanların ruhu, kokularıdır.”
Patrick Süskind’in Koku adlı kitabını mutlaka bir yerlerde görmüş veya okumuşsunuzdur zira Süskind bu kitabı sayesinde adını dünya çapında duyurdu. Kitap 1985 yılında yayımlandı ve o dönem Almanya’da büyük ses getirdi. Aylarca liste başında kalmayı başaran bu kitabın günümüzdeki durumu da benzer. Birçok insan tarafından sevilerek okunmaya devam ediyor. Hakkında her ne kadar “filmleştirilemez” dense de, diğer tüm ses getiren kitaplar gibi bu kitap da sinemaya uyarlanıyor. 2006 yılında sinemalarda yer alan filmin yönetmeni Tom Tykwer oyuncu kadrosunda ise Ben Whishaw, Alan Rickman, Dustin Hoffman ve Rachel Hurd-Wood gibi isimler bulunmakta.
Çoğu edebi eser sinemaya uyarlanınca, özellikle daha önce eseri okumuş olanlar tarafından pek beğenilmiyor. Karakterlerin farklılığı, konunun tam olarak yansıtılmayışı okuyucuyu hayal kırıklığına uğratıyor. Fakat Koku filmi için aynı şeyi söyleyemeyiz. Gerek oyuncular gerekse işlenişi sayesinde başarılı bir uyarlama izliyoruz.

Jean Baptise Grenouille, bu onun hikayesi. 18. yüzyılın Paris’inde balıkçı tezgahının altında doğuyor. Dört ölü doğum gerçekleştirmiş olan annesi tarafından aynı kaderi paylaştığını düşündüğü için terk ediliyor. Fakat Jean Baptise diğerlerinde farklı. Bu bebek dünyaya inanılmaz bir koku duyusuyla geliyor. Sonradan başına epey iş açacak bir koku duyusuyla… Daha sonra terk edilen Jean Baptise bir yetimhaneye veriliyor. Henüz ilk gecesinde diğer çocuklar onda bir şeylerin farklı olduğunu anlıyor ve onu öldürmeye çalışıyorlar. Katil olması ise bir gece sokakta güzel bir kızdan gelen kokuyu fark etmesiyle başlıyor. İnsanların kokusunu duyabildiğini fark ediyor ve onlardan çok etkileniyor. İlk cinayetini gerçekleştirdikten sonra olaylar yavaş yavaş gelişiyor ve kimsenin duymadığı kokuları fark edebilen bu genç adam, kokuyu muhafaza etmeyi öğrendikten sonra beğendiği insan kokularını toplayıp bir parfüm oluşturmayı amaçlıyor. Böylelikle bir katile dönüşüyor. Aynı zamanda trajiktir ki, kokulara bu kadar duyarlı olan Jean Baptise’in kendi kokusu yok. Bunu da ilk cinayetinin sonrasında fark ediyor.
Jean Baptise karakterini sıradışı yapan tek şey koku duyusu değil. Karakterin işlenişi ve yansıtılması tümüyle sıradışı. Hiçbir duygu ve diğer hiçbir duyuyu bu kadar derin hissetmiyor. Hissiz bir karakter. İnanılmaz bir koku duyusuna sahip olmasına rağmen kendi kokusu yok. Ben Whishaw da bu sıradışı karakterin altından başarıyla kalkıyor. Kokuları duyduğu sahneler bir anda sizi de etrafınızdaki kokulara duyarlı kılıyor aynı zamanda size görsel bir şölen de yaşatıyor. Bu iki duyumuzun epey farkında olmamızı sağlamış yönetmen Tom Tykwer.
Uyarlama filmleri ne kadar çekinerek izlesek de izleyeceğimize kesinlikle pişman olamayacağımız bir film ortaya çıkmış. Yine de önce kitabı okuyup ardından hikayeyi filmle pekiştirmenizi tavsiye ederim. Böylelikle Jean Baptise’in ve kokuların büyüleyici dünyasında kendinizi bulabilirsiniz.
"Yetenek hiçbir şeydir. Deneyim, ondan faydalanmak ve sıkı çalışmak her şeydir. "
"Müzik gibi parfüm de 4 ana notadan yani esanstan oluşur. Bunlar harmoni oluşturacak şekilde dikkatle seçilmelidir. Her parfümde 3 akord vardır: Baş, kalp ve ana. Toplamda 12 nota. Baş akord, ilk izlenimi içerir, etkisi bikaç dakika sürer. Kalp akord parfümün temasıdır, bikaç saat sürer. Son olarak Ana akord parfümün gidişatıdır, bikaç gün sürer.
Mısırlılar, orijinal bir parfümün ekstra bir nota ekleyerek yapılabileceğine inandılar. Diğerlerini saf dışı bırakacak son bir esans !
Efsaneye göre, firavunun mezarı açıldığında aradan geçen binlerce yıla rağmen ortaya öyle güzel ve güçlü bir koku yayıldı ki, dünyadaki her bir insan bir saniyeliğine kendisini cennette hissetti.
12 esans keşfedilebildi. Ama 13.sü yani en önemlisi asla bulunamadı. "
Yorumlar
Yorum Gönder